25 Temmuz 2014 Cuma

filistin'e şiir



aylardan temmuz,
filistin’de sinek kadar kıymet-i harbiyesi yok
çocukların,
ve susuz köpekler iştahında
kanlarını içiyor faşistler
biteviye

newyork’ta iki bin adam
iki bininin de tatilinde deniz var
ufukları dar ve resmi
konuşuyorlar aynı umursamaz dille
bildik sesler ve sözcüklerden
ibaret
vicdanlarıyla kürsülerde
aldıkları para mukabilince

akan çocuk kanlarıyla yazılıyor
mevzuat
gündüzden geceye
newyork’ta ya da brüksel’de
geceden sabaha
insan elleriyle
her ikisinde de

sanıyorlar ki
böyle kuruldu dünya
sanıyorlar ki
dünyanın bir ucu uzak ve ortadoğu
iki çelik kapı, onlarca kilit
koşmayacak ölü çocuk
ruhları
öteki uca

bilmiyorlar,
bilmiyorlar ki;
heyhat bilmek de istemiyorlar,
çocuklar
annelerin bedenlerinden
birer parçadır
her yerinde yeryüzünün
neyse londra’da bir sokakta
odur gazze’de

dünyanın bütün anneleri
şiddeti aynı doğum sancılarıyla
getirmişlerdir çocukları
dünyaya
rehberleri melekler
aynı
kopar gelirler
her yerden
aynı
her iklimde
kesilir göbek bağı
aynı
her memlekette

deşiyor netanyahu
kerpeteni ve köpek dişleriyle
bedenlerini
kadınların
yirmi birinci yüzyılda
ısıra ısıra

çocuklar ölüyor
okul duvarlarının altında
ne sessiz bir mekan
kainat


Metin Ali Kolsuz – İzmir

12 Temmuz 2014 Cumartesi

Eski Aşkıma Vasiyet


İhtiyarladım işte
Ama sen beni
Yine de genç bir kaplumbağa
Say
Tılsımını yitirmesin
Hatıralar
Eksilmesin
Eski sevişmelerimizden kalan
Ürpertisi
Dokunuşların
Ege'de bir adada
Yunanlı inatçı bir şairin
Duyurulmamış
Ölümüne gel
Sevgilinin elinden tutup
Yıllar sonra

Akathi Damaris / Yunanca'dan Çeviren: Kitapsevenlerle

11 Temmuz 2014 Cuma

"şey - bulamadığım sözcük" / afgan halk şiiri

her zifiri karanlık öteki yarımı tamamlıyor
izinsiz, çalmadan kapımı
giriyor içeri çirkin bir dilenci
yağmur kesiliyor inadına
dalda bir serçe
sesini dinliyor şeyin
şeyin
vuran yüreğimdir güm güm
kafesini aştı aşacak
belayı buldu bulacak
nalet oldu olacak
şeyin

elini eteğini çekiyor güneş
daha ikindi, bilemedin kuşluk
zaman şeyin
hesabı
şeyin
kör bir çakı vuruyor döşüme
meçhul aşkları gömüyor
iri memeleri oynayarak dilli bir kadın
durulmadı durulmayacak
hayta
nobran, arsız ama düşünceli
şey
karıyor harcını
selam veriyor
işte kuytusu ahlaksızlığın
tanrıya göstermeksizin öpüyor
öpüştürüyor
atlı üstlü dört dudak
iki dil
beleniyor günaha sevdaları
ikimizin
şeyi

parmak parmak üstünde
şah damarı bir kağıt kadar
örselenmiş
en üstünde
kımıldamadan duruyor ömür
geçiyor üstün de üstünde
bileniyor hasret
kadın hatıralarının
şeyinde
er kişi
mendillerini kirletmiş kalabalıklar
çevrik
dik ve soğuk
bir musalla üstünde
havlıyor şey
şey
bulamadığım
dimdik bir sözcük
kabil'de bir yerde.


Afgan Halk Şiiri - Çeviri: Kitapsevenlerle