16 Aralık 2015 Çarşamba

istanbul; liberal değirmen (şiir)

 


istanbul, dev bir buldozerin ayakları altında çiğnenmeden
yol alamaz insanlık bu ve şu kıtada
kadim uygarlıkların mihenk taşı denen uydurmaca
heyhat yalanların dibi yok yeryüzü cehenneminde
şehir denen cehennem her daim varsıl işportacılarının elinde suratı asık bir gelin
ürkünç ve yasaklı ve yol yordam bilmez densiz
bir şehir
istanbul, ayyaş kendi halince saygıdeğer yerinde sözdür zaman içinde
lakin ona demek için ruhsuzluğun ayyuka çıkması icap eder
kız kulesinde inci boncuk satılır parasıylan
denize bakmak parasıylan üsküdar’dan
                                                         yıkılsın insan
barikatlardan çıkmak için bekleyen askerlerin
güdülmüş hasret soluklarını içinde kirletmekle meşgul
kuleli
istanbul, akortsuz seslerin bulutları göğünde acayip
dibinde zehirli sularıyla muzdarip
arasında nüfus öğütmekte olan kocaman liberal bir değirmen
yedikçe aç kalan mahsus yaratılmış bir canavar
istanbul, kahir ekseriye kadınların cünüp ve ahlaksız din sohbetlerinde teşne
ödülsüz bir despot mezarlığı
sanayi, emek, maalesef erkek bedenleri işlemiş ruhsuzluğuna
çırakları var, çakalları bey, gidilemez yolları inşa eder ne cehennem ama, ne cehennem, ne cehennem
istanbul, sabahları, öğlen arasına kadar ziftlenmeyeceklerinden mütevellit canları yananlarıyla
 birlikte
dindarlaştıkça akıbeti solan muhteşeme imar kuvözü
istanbul, gazapları kızgın yağ yemiş altı yüz yıl evvel, sur altlarında
tecavüz edilmiş kadınların çocukları sürüyor hükmünü şimdilerde şurada burada orada
urgan bağlıyorlar şehir hatlarında kaşarlı tost ve portakal sularının arasındaki hesaplanamaz boşluğa
gelir gelir gelmez de yenilir bir haletiruhiyedir pazar akşamları
boğazdan bin gemi geçer, içinde herze, içinde herzevekil, içinde
dışı miskinlik kokar sabahları gece yarılarına kadar
yanaşır parayla şişirilmiş eski bir yalının yanıbaşına gemiler, burada ruhsuz burada işvesiz, burada şehirli, burada vesait
pisler, pisler ve kaçar
istanbul, ağıza alınmayacak kadar ağır bir küfürdür merkezinde fuhuşun
namussuzluk üzre şarkı yazar ince oğlanları ve doyumsuz körpe kızları ilkin aşksız, nihayet aşksız
birbirinden yürütülmüş asırlık kalıplarla
“bir film şeridi gibi geçer” her ibnelik boydan boya
karadeniz bir yana
marmara ege’ye yanaşmış, kaçtı kaçacak
en leş gülüşleriyle iğrenç bir kabir halinde arşa yükselir pespayelik
bileklerinden küreklere sabitlenmiş milyonluk kürek mahkumu nüfusuyla
zalim bir güneşin içini oyduğu çürük bir balık mezarlığına benzeyerek
yavaşçacık sahneden çekilmeyi beklemektedir de durum müsait değildir
o vakit zamanı geldiğinde
metan gazıyla dolu ve üstü çöplerle örtülü kocaman bir kerhane olmaktan öteye hiçbir hevesi kalmamış şişirme bir deha olarak anılmaya başlayacaktır kitaplarda
istanbul, gülleri parayla, kokusuz ve şırfıntı
kancık bir köpek su içmektedir tekmelenmek için kaldırımlarında bir uğursuz vakitte
cehenneme doğru döşenmiş yol işaretlerinin arasında her harfinden bir parça işlenerek yaratılmış ışıltılara bakarak milyonlarca manyak yol almaktadır
istanbul kimin nasıl ağzına sıçtığını bildirmek ister de ve bilir de herkes
sanırsın ki; tepeden tırnağa asalet ve insanlık taşıyan mahlukat pis bir sırnaşıklıkla maaş günlerini beklemektedir yeniden yenilmek için
vasisi şeytan bir şehirdir mahcemaline şiir yazılır sırf bu yüzden
sırf bu yüzden
bir okulu alıp buradan ta şu bilmem neredeki şehre taşımak mecburiyeti hasıl olmuştur tarihin bir kaç yerinde içinde talebeleriyle
istanbul, geceyi sever, beslendiği her ne varsa kötülükten, şerden ve fesattan yana, çıkar bir akşam vakti, sönümlenir sabah kuş görünür olduğunda
herkes kavgalı,
herkes...
istanbul, bir incir ağacı yaparağından aşağı karga boku düşerken şehvetle kasılmaktadır altında
tanrı başını ne vakit uzatıp baksa, cehenneminden bir parça görmektedir
bu yüzden, yalnızca bu yüzden hiçbir tanrı, hiçbir gün cehenneminden umutlu değildir
istanbul başıboş bir şehirdir
tanrının el etek çektiği bir eşsiz cehennem

mustafa doğan - kurtuluş 1979
ölü şairin defteri