28 Haziran 2014 Cumartesi

her şey hayal

unutmak için yazana
şair diyorlar
şu an adaları, denizi
ve ihaneti olan bir şehirden
ağır aksak
sana yazıyorum
aç bebelerin memesi
sözcüklerim
sıkılacak son kurşunu
ölümde bir askerin
ama sen hala
bana başka gülüyorsun
yalan söylüyorum
yüzüme vurma
bana başka gülmüyorsun da
ben iri elleriyle toprağı örseleyen
sabırlı bir köylünün
hayal gücünden çalıyorum
hala.
bu şehirde
kimse fare kadar sessiz
etini kemirmiyor
insanın
en kıymetlisi de biz değiliz
ve gidemesek de göçebe
bir yanımız hep duracak
nüfus cüzdanlarımızdaki
kütük kabilinden
çoktan
geçtim ben onu da çoktan
unutmayı beceremeyene
şair diyorlar
işte o harbi tuhaf.
suç için iz sürüyorlar bu şehirde
ne ki
aşk için
yalnızca para harcıyorlar
şehir öyle bir şehir
ben orta yerinde
senin bana hala
bir başka güldüğünü
hayal ediyorum
yalancıktan tabi
omuzuma
bir el dokunuyor zamansız
dönüyorum
kalabalık
böğrüme bir sancı giriyor
oluyor ara sıra
soruyorum
nedensiz
her şeyin farkındayım
oysa
bu şehirde
şiirle ötüyor borum
sen bana başka gülüyorsun
şiir bitiyor
sen bana başka gülmüyorsun
ben şiir yazıyorum
ondan mütevellit
her şey hayal
her şehir aynı

             arif kozanoğlu - 2001 / istanbul




24 Haziran 2014 Salı

Kitaplardan Alıntılar

"Ruhsal olarak gelişmiyor insanlık, evrildikçe hileyi, düzeni ve aldatmayı daha iyi öğreniyor."

"Özlem her daim sığ ve yetersiz bir sözcük olarak kalacak, her dilde. O duyguyu anlatabilecek kadar gelişmiş bir dil yok zira yeryüzünde."

"Ölenle ölünüyor."

"Sistem aptalların yaşaması için uyanıklar tarafından kurulur."

"Limitsiz tek şey aşktır."

"İnsan her iklimden yararlanabilen tek canlıdır."

"Kimseyi yormak istemezsen, en çok yorulanın sen olacağını unutma."

"Bana bir adım gel, sana doğru yürürüm. Benden bir adım gidersen senden kaçarım."

"Kadınlara güvenmek yaradanın verdiği aklı ziyan etmektir."

"Masumiyet yaradılıştandır. Öğrendikçe günahkar oluruz. En günahkarlarımız da en çok bilendir. O kadar çok şey bilir ki, günah diye bir şeyin olmadığını bulur."

17 Haziran 2014 Salı

Aşk ve Akıl Üzerine

Bir yeri seviyorsun ya
o aslına bakarsan
yalan da olmasın hani
sen aşık olduğun için birine
Bir yerin acıyor ya
hani göğüs kafesinin içine yerleşik
bir şıllık kadar hercai
namussuz bir uzuv
sızlıyor evvel
sonra vuruyor derin
o sevdaya dair
Lazım oluyorsun ya birine
işte o sadece lazım olduğun için
Bazen biliyorsun ya
hatta dilinin ucuna geliyor
kendine bile diyemiyorsun
giden bulduğu için gidiyor
yeni yerini
Hep yalnızsın ya
sabah, öğle, kış ve güz
o çok yandığın için
tutuşturuyor biri sahici
kül oluyorsun

M. Bartlett - Nice - 1921
(Çeviri: kitapsevenlerle)

4 Haziran 2014 Çarşamba

Ahvalim Nicedir

Sabahları erken kalkıyorum
Elimin uzandığını koyuyorum önüme
Hiç hastalık gelmezmiş gibi
Uzunca bir süre de atacak yüreğim
bir isveç saati kadar hassas ve güvenli
Ne lazımsa hayata dair
onu da verecek sanki gökteki sahibi düzenin
Yanlış anlamasın
umuttan gayri bir şey benim ikrarım
dememe ne hacet
geçtim onu
Asıl olarak mevzum
soruyorsun ya arada bir
düştükçe aklına
kulağına fısıldarken ıslak öpmelerim
nasılsın diye
denizde bulduğun boşluğa haykırarak
Anlattığım üzre sağlık sıhhat hallice
bir yağmurla gittiğin günde
gömdüğünden beri
Çukurova'da bir ırgatın
toplarken pamuğu
çığırdığı türküye...

                    Feyza T. ( 2001 / Almanya )

Esvabın İçine Gömülen Aşk


Acıları ham ipek bir göynek yapıp
esvabımın arasına koydum
kuşluk vakti
umut çöle dik duran
zavallı, kalıpta buz
Eğildikçe güneş yanağından
eriyor
Haykırıyor edepsiz
ayrılığa düşmüş bir aşık
havasında bir çengi
dans ederken yanıbaşında
burnunun ucunu göremiyor
sevda vurmuş zaar.

Sir Martin Lewis Neville - Çev. kitapsevenlerle 

1 Haziran 2014 Pazar

aşk devrim ve puştluk


Dün yine tutukladılar aşıkları
istiklal'de
ankara'da güven parkta
güvenilmez eli coplu kara adamlar
ikisi, liseden beridir sevgili
kalan ekserisi yeni tutmuş
ellerini
öpmemiş meydanlarda,
sürüklemişler
gençlerini yurdumun,
aynı kaldırım taşlarında
uzunca müddet
"netekim"
eşitlikçi ve demokrat
puştlar,
muadilleri 1940'ta alamanya'da
ispanya'da ağabeyleri franco
gelmişini geçmişini.
O sırada yağmur yağıyormuş
avrepooda
yürüyen kadınların saçlarına,
venezuella'da işten
firar ediyormuş erken vakit
çiftler
sevdalarına
gem vuramayıp,
Daha ve hala kokuyormuş
misler gibi firekler
bahçelerinde Anadolu'nun
O esnada,
diktatörün adamları
salyalarını saçarken,
bir köpek yavrusu
döşünde annesinin
korkularını öteliyormuş
gaz dolu sokaklarında
izmir'in,
"her yer guernica,"
bağırmış despot.
Herkesler susturulurken
direnenleri varmış
çok bi yanı
denizlerle dolaşılan
ülkenin,
Demişler ki;
Musallat olmuşlar
ellerinde kan, gözlerinde kin
boyunlarında çocukların vebali
bir yanı ingiliz,
öteki fransız'a boyun eğmeyen
devrimden ve şiirden
ilham alanların,
toprağı altına, emeği nafakaya
dönüştürebilen
simyacıların
yurtlarına.
Demişler ki;
Tepeden tırnağa
sevi,
kızıla boyanmış kalabalıklarıyla
yılmadan ve acıyla
dönmeden ve direnerek
caymadan ve ölerek
yazmışlar destanlarını,
Biz halkız hey, unutma
kocaman yüreklileriz
ve o yürekte
hem sevdayı
senin bilemediğin
hem de korkusuzluğu
yalnız bizim bildiğimiz
taşıyabiliriz.
İnsanın iyisi de varmış kainatın
nokta kadar yerinde,
puştu da...

Mehmet Efe Bölükbaşı - Mardin, Mayıs 2014