19 Ağustos 2017 Cumartesi

akraba - refik durbaş (*)

Akrabam kalmadı anılardan başka…
Gençliğin serin sularında sektirdiğim çakıl taşına yazdığım adının ilk hecesinde kilitli kaldı dizlerinde uyuduğum kırık ikindilerin sessizliği…
Esir düştüm akşama…
İhtiyarlığıma rehin iki kış, bir yazdan kalan ömrümü
kimsesiz bir adada geçirmek isterdim; sol yanağının gamzesi yatağım olurdu, teninin kokusu
yorganım…
Dağ kekiği kokan
sabah seher rüzgârı,
soyunmuş karanlıktan
akşam çoban yıldızı
misafirliğe gelirdi.
Önce leylekler gitti, ardından sen; serçelerin içtiği
bir avuç yağmur suyunda kaldı dudağına sürdüğün
rujun kokusu, sol kulağındaki küpenin ışıltısı, sutyeninin memelerinin ucuna bıraktığı çizgi…
Gittin, açık kaldı intiharın kapısı…
Yıllar oldu
kimliksiz bir odada
beden ecele esir,
ruh kâfir…
Çürüyor ihtiyar ömrüm; nereye gitmek istesem sokaklar çıkmaz, dağlar çıplak, gökyüzü dilsiz, alanların rengi solmuş, sen birlikte baktığımız samanyolunda değilsin, yıldızlar firarda…
Peru’da bir sılam bile yok, kiralık dahi olsa…
Akrabam kalmadı yalnızlıktan başka…
Refik Durbaş
Eylül’13
bağışla ziyanımı'dan 
(*) kimsenin şiirini izni olmadan paylaşmak adetim değildir. 'bağışla ziyanımı' başucu kitabım olduğu için tek şiirlik istisna olabileceğini düşündüm. yanlış düşünmüşsem refik beyden 'şiir aşkı helalliği' diliyorum.

Hiç yorum yok: