11 Şubat 2014 Salı

Daktilo, Müsvedde, Aşk (Alelusul yazılar serisi 1)


Bir arkadaşımla Marquez’i konuşuyorduk. Nereden kalmışsa aklımda, Yüzyıllık Yalnızlık’ın imzalı ilk prova kopyasını bir arkadaşına verdiği yer etmiş. Sonradan paraya gereksinim duysa da arkadaşı onu satmaktan imtina etmiş. Gabo, çok tanındıktan sonra bunu İspanyol azmi diye nitelemişti ve okuduğumda çok abartılı bulmuştum. Sonradan teyit ettiğim bir haberde de Jack Kerouac’ın kitabının müsveddelerinin satıldığını, hem de müzayedede epey iyi paraya, öğrendim. Her ikisi de daktiloların üretimiydi. Bilgisayar çağına çakılı kalan yeni kuşaklar için ifade etmeliyim ki; hem masa üstlerinde dağınık halde sürünen ve hem de elden ele dolaşıp yazarın emeğinden başka emekleri de barındıran bu müsveddelerin gerçekten de çok değerli olduğunu düşünüyorum. İstediğiniz sözcükle, tümceyle, paragrafla ve hele de konuyla dilediğinizce oynama fırsatı vermeyen daktilo müsveddeleri, yazabilme yeteneği olan insanların canhıraş çabaları sonucu ortaya çıkmıştır. Yazarlar kadar olmasa da, daktilo eden ikincilerin de şahane eserlerde payı olduğu ayrıca belirtilmeli. Yalnızca düşüncelerini, kurgularını iyi daktilo edebilmek için evlenen yazarlar olduğunu söyledim bir keresinde. Kanıtlamam zor ama öyle. Daktilo için yazarların kapısını çalıp, sonradan aşka dönüşen ilişkileri de bir kenara koyamayız elbette.  Daktilosu yetersizse yazarlar birer felçli gibi başkalarının hızlı ve titiz çalışmasına muhtaçtılar ve bu muhtaçlık aşkları doğurmuştur.
Daktilo deyip geçmeyelim.

Hiç yorum yok: