Bir arkadaşımla Marquez’i konuşuyorduk. Nereden
kalmışsa aklımda, Yüzyıllık Yalnızlık’ın imzalı ilk prova kopyasını bir
arkadaşına verdiği yer etmiş. Sonradan paraya gereksinim duysa da arkadaşı onu
satmaktan imtina etmiş. Gabo, çok tanındıktan sonra bunu İspanyol azmi diye nitelemişti ve okuduğumda çok
abartılı bulmuştum. Sonradan teyit ettiğim bir haberde de Jack Kerouac’ın
kitabının müsveddelerinin satıldığını, hem de müzayedede epey iyi paraya, öğrendim. Her ikisi
de daktiloların üretimiydi. Bilgisayar çağına çakılı kalan yeni kuşaklar için ifade etmeliyim ki; hem masa üstlerinde dağınık halde sürünen ve hem de
elden ele dolaşıp yazarın emeğinden başka emekleri de barındıran bu
müsveddelerin gerçekten de çok değerli olduğunu düşünüyorum. İstediğiniz
sözcükle, tümceyle, paragrafla ve hele de konuyla dilediğinizce oynama fırsatı
vermeyen daktilo müsveddeleri, yazabilme yeteneği olan insanların canhıraş
çabaları sonucu ortaya çıkmıştır. Yazarlar kadar olmasa da, daktilo eden ikincilerin de şahane eserlerde payı olduğu ayrıca belirtilmeli. Yalnızca düşüncelerini, kurgularını iyi daktilo edebilmek için evlenen yazarlar olduğunu söyledim bir keresinde. Kanıtlamam zor ama öyle. Daktilo için yazarların kapısını çalıp, sonradan aşka dönüşen ilişkileri de bir kenara koyamayız elbette. Daktilosu yetersizse yazarlar birer felçli gibi
başkalarının hızlı ve titiz çalışmasına muhtaçtılar ve bu muhtaçlık aşkları doğurmuştur.
Daktilo deyip geçmeyelim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder