Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Demirtaş’a oy verdim. Şimdilerde Kürtçü
sözcüklere sığındığında kızıyor muyum? Bazen. Kendimi kandırılmış olarak
duyumsuyor muyum? Kesinlikle hayır. Ekmeleddin, Recep Tayyip ve Demirtaş’tan
mütevellit şıklardan en önde geleni, ama asla ehven-i şer değil, Demirtaş’tı. Üzerine
bir ilave gerekçem oldu. Seçimlerde verilecek “batıdan” oyların Demirtaş’a Kürt
muktedirlerine karşı kullanabileceği cephane olacağını düşündüm. Oldu da ve
Demirtaş bu cephaneyi elinden geldiğince kullanmaya yelteniyor. Kanımca yeltenecek
de. Cesareti var. Lakin, ortada gencecik çocukları linç etmekten çekinmeyen bir
güruh var ve Demirtaş onlarla da başetmek mecburiyetinde. Cesaretin olması
yeter mi bilemiyorum, bunları görünce. Demirtaş solda bir yerde tutunmaya
çalışıyor. Özgür iradesinin kendisini bu faşizme temayülü olan güruhtan
kurtarıp başka yere doğru savuracağı muhakkak. Onda öyle bir potansiyel var.
Yine lakin demem gerekiyor. Önündeki tek engel ve cesaret isteyen duruş; faşist
Kürtçüler ve onlara karşı olan değil. Kürt siyasetinin yerleşikleri var.
Muktedirleri... Demirtaş’ın özgür iradesini kullanmasına ne kadar izin
verebilir onlar bilemiyorum, belirleyici olacak da yine Demirtaş’ın bizzat
kendisidir. Demem o ki; Demirtaş sol/sosyalist kimliğiyle siyaset yapmaya
teşebbüs eder ise ve bu kavganın altını kalınca çizmeye yeltenirse, linç edilen
çocukların akıbetinden daha fazlasını yaşamak zorunda kalabilir. Fiilen henüz
ona cesaret edilmezse de, bir hain ilan edilme, manevi bir dışlanma kapısında
beklemektedir. Marksist çizgiden Kürt milliyetçiliğinin koyu damarlarına iltica
eden bir örgüt Demirtaş’ı çok kendi halinde bırakmayacaktır. Bu sonuca varmak
için bir siyaset dehası, iyi bir analist ya da siyaset erbabı olmaya gerek yok.
Her şey gözlerimizin önünde cereyan ediyor.
Demirtaş’ın karşı karşıya kaldığı o Kürt muktedirlerinin (müstakbel oligarşisinin)
yapısını biraz tanıyalım. Elbette biliyoruz ama, Demirtaş ekseninden önem arz
edeceği için yinelemek lazım gelir. AKP ile açılım adı altında ilişkiye giren
Kürt muktedir kanadı günümüz pragmatist siyasetini epeyce içselleştirmişler. AKP’nin
kucağına oturduğu oportünizmi nasılsa, benzer biçimde demokrasiden dem
vurdukça, totaliterleşen ve piyonlaşan bir iktidarın güneydoğu şubesi olmaya
karar vermişler gibi. Başbuğ Öcalan da kurgusunu, içinde demokrasi sözcüğü
olan, demokratik özerklik adı altında ifade etmiş, demokrasiden dem vururken
savrulacakları yeri çok fazla önemsememiştir. Kürt muktedirleri de, tıpkı
ülkenin kalanını yürüten muhatapları gibi demokrasi vurgusu yaparken, aslında
temelde hangi oligarkın esamesi okunacak onun peşine düşmüşlerdir. Bakınız
kronolojik olmasa da iki-üç temel örneği yazayım. Dertlerinin yurtseverlik ve
demokrasiden uzak olduğunu anlamaya yetecek.
Suriye politikası; Esad ile iş tutarken, Esad’a tecavüze yeltenen mevcut
yürütücüler ile başından beridir Suriye’deki Kürt popülasyonu dışında
hassasiyet ifşa etmeyen Kürt siyaseti paralel düşmüşlerdir. Lütfen unutmayınız
Öcalan senelerce Şam’da ikamet etti.
Gezi direnişi; Türkiye’nin en yaygın ve büyük diktaya başkaldırı hareketini
AKP bastırmaya çalışırken, despotluğa destek Kürt muktedirlerden gelmiştir.
Geçelim Sırrı Süreyya şarlatanını, geneline bakın.
MİT yasası; bunu ayrıntılamayayım. Kusmak geliyor içimden.
Ve nihayet şimdi mecliste bekleyen güvenlik paketi. Kobani diye eylem
patlatan, eylemleri kitleselleştirme ve çığırından da çıkarma teşebbüsünde
bulunan Kürt muktedirlerinin sesi soluğu çıkmıyor. Çözüm sürecinizi yerim
sizin.
Hülasa, AKP içinde konuşlanmış muktedirlerle, Kürt muktedirlerinin burjuva
demokrasisi için ya da ülkenin geleceği için bir kaygılarının olmadığını,
nasılsa rahatça biçimlendirilebilen bir Ortadoğu şeyhline dönüşmüş coğrafyada
“yürütmeci” olanın kendileri olması gerektiği kaygısına düştüklerini söylüyorum.
Konumuz Demirtaş penceresinden tüm bunlara yeniden bakalım. Birlikte ve
demokratik bir ülkede yaşama gayreti olsaydı Kürt muktedirleri (böyle bir
varsayım tümden abesle iştigal de diyelim ki öyle olsalardı) nasıl bir tavır
alırdı acaba saydığım ve dahası olan bu tür mihenk taşı olaylarda? Elbette tüm
anti demokratik hareketler de, siyasi iktidarın her totaliterleşme girişiminde yüksek sesle tavır alarak...
Demirtaş cumhurbaşkanlığı seçimlerini ardına alarak sol ve tepkisel bir tavır
göstermeyi seçti. Seçimi kazanamayacak bir adayın, Kürt bölgesi dışında buna
yakın bir tavır alması pek de Kürt muktedirlerini rahatsız etmedi. Genç, solcu
ve Zaza bir adam, geçici bir dönem, oyunun da bir parçasıyken rahat
bırakılabilirdi. Kaldı ki Demirtaş boşuna, rastgele yapılmış bir seçim de
değildi. Onun demokratik tepkiyi, sol nüveleri olan çıkışı yapabilecek bir
birikimi ve hevesi de vardı. Kullanmasına izin verildi. Demirtaş çemberi
zorladı, daha büyük bir potansiyeli haiz olduğunu ortaya koydu. Seçimler
bittiğine göre, rolünü tamamlamış bir aktör gibi evine dönmesi icap ederdi. O,
koşullar izin verdiği ölçüde sahnede kalmayı seçiyor. Bunun rahatsızlık verdiği
muhakkak. Seçim bitti ve şimdi her şey oynanan genel oyunun parçası gayri.
Demirtaş daha sıklıkla kontrol edilip, sol düşüncenin AKP ile yürütülen cicim
pazarlığı aşındırmasına izin verilmemeli. Demokratik özerklik başlığı altında
Kürt muktedirleri, olası bir çözüm süreci nihayetinde ve sürecinde ayrıcalıklı
ve özel konumlarını muhafaza edebilmeli.
Zaman zaman sol geçmişi ve birikimi de olan gruplar ya da kimseler sert,
kızgın çıkışlar yapsa da, genelleşmesine, kitleselleşmesine izin verilmiyor. Eş
başkanlıklar, KCK oluşumu vb sade halkın gerçekten isim olarak öne çıkacağı
yöntemler de birer subap vazifesi görüyor. Demirtaş bunlara yaslanarak ayakta
kalmaya devam edebilir. Yine de işi zor. Demirtaş kanımca genç ve solcu bir
siyasetçi olarak bu süreç ve sonrası için kendine karşı tuzaklar içeren, Kürt
muktedirlerince hedef tahtası haline gelebileceği bir pozisyondan itinayla
kaçınmaya çalışıyor. Öte yandan da Kürt coğrafyası dışında, tepkili geniş halk
yığınlarını da sol kimliğiyle göğüsleme peşinde.
Sonuçta çetrefil bir durum, yolu zor. Zaman içinde bıkabilir, pes de
edebilir ama ben sol kimliğiyle Kürt faşizmine de karşı durabilecek Demirtaş’a
çok fazla ihtiyaç duyulduğu bir ortamdayız diyorum. Azıcık destek olsun,
etnisiteye dayalı çıkışlar sırasında bu yazı kısacık soluklanma sağlasın
istedim.
Oyum hala onunla...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder