24 Ekim 2014 Cuma

DEMİRTAŞ’I ANLAMAK / OYUM HALA ONUNDUR






Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Demirtaş’a oy verdim. Şimdilerde Kürtçü sözcüklere sığındığında kızıyor muyum? Bazen. Kendimi kandırılmış olarak duyumsuyor muyum? Kesinlikle hayır. Ekmeleddin, Recep Tayyip ve Demirtaş’tan mütevellit şıklardan en önde geleni, ama asla ehven-i şer değil, Demirtaş’tı. Üzerine bir ilave gerekçem oldu. Seçimlerde verilecek “batıdan” oyların Demirtaş’a Kürt muktedirlerine karşı kullanabileceği cephane olacağını düşündüm. Oldu da ve Demirtaş bu cephaneyi elinden geldiğince kullanmaya yelteniyor. Kanımca yeltenecek de. Cesareti var. Lakin, ortada gencecik çocukları linç etmekten çekinmeyen bir güruh var ve Demirtaş onlarla da başetmek mecburiyetinde. Cesaretin olması yeter mi bilemiyorum, bunları görünce. Demirtaş solda bir yerde tutunmaya çalışıyor. Özgür iradesinin kendisini bu faşizme temayülü olan güruhtan kurtarıp başka yere doğru savuracağı muhakkak. Onda öyle bir potansiyel var. Yine lakin demem gerekiyor. Önündeki tek engel ve cesaret isteyen duruş; faşist Kürtçüler ve onlara karşı olan değil. Kürt siyasetinin yerleşikleri var. Muktedirleri... Demirtaş’ın özgür iradesini kullanmasına ne kadar izin verebilir onlar bilemiyorum, belirleyici olacak da yine Demirtaş’ın bizzat kendisidir. Demem o ki; Demirtaş sol/sosyalist kimliğiyle siyaset yapmaya teşebbüs eder ise ve bu kavganın altını kalınca çizmeye yeltenirse, linç edilen çocukların akıbetinden daha fazlasını yaşamak zorunda kalabilir. Fiilen henüz ona cesaret edilmezse de, bir hain ilan edilme, manevi bir dışlanma kapısında beklemektedir. Marksist çizgiden Kürt milliyetçiliğinin koyu damarlarına iltica eden bir örgüt Demirtaş’ı çok kendi halinde bırakmayacaktır. Bu sonuca varmak için bir siyaset dehası, iyi bir analist ya da siyaset erbabı olmaya gerek yok. Her şey gözlerimizin önünde cereyan ediyor.

Demirtaş’ın karşı karşıya kaldığı o Kürt muktedirlerinin (müstakbel oligarşisinin) yapısını biraz tanıyalım. Elbette biliyoruz ama, Demirtaş ekseninden önem arz edeceği için yinelemek lazım gelir. AKP ile açılım adı altında ilişkiye giren Kürt muktedir kanadı günümüz pragmatist siyasetini epeyce içselleştirmişler. AKP’nin kucağına oturduğu oportünizmi nasılsa, benzer biçimde demokrasiden dem vurdukça, totaliterleşen ve piyonlaşan bir iktidarın güneydoğu şubesi olmaya karar vermişler gibi. Başbuğ Öcalan da kurgusunu, içinde demokrasi sözcüğü olan, demokratik özerklik adı altında ifade etmiş, demokrasiden dem vururken savrulacakları yeri çok fazla önemsememiştir. Kürt muktedirleri de, tıpkı ülkenin kalanını yürüten muhatapları gibi demokrasi vurgusu yaparken, aslında temelde hangi oligarkın esamesi okunacak onun peşine düşmüşlerdir. Bakınız kronolojik olmasa da iki-üç temel örneği yazayım. Dertlerinin yurtseverlik ve demokrasiden uzak olduğunu anlamaya yetecek.
Suriye politikası; Esad ile iş tutarken, Esad’a tecavüze yeltenen mevcut yürütücüler ile başından beridir Suriye’deki Kürt popülasyonu dışında hassasiyet ifşa etmeyen Kürt siyaseti paralel düşmüşlerdir. Lütfen unutmayınız Öcalan senelerce Şam’da ikamet etti.

Gezi direnişi; Türkiye’nin en yaygın ve büyük diktaya başkaldırı hareketini AKP bastırmaya çalışırken, despotluğa destek Kürt muktedirlerden gelmiştir. Geçelim Sırrı Süreyya şarlatanını, geneline bakın.

MİT yasası; bunu ayrıntılamayayım. Kusmak geliyor içimden.

Ve nihayet şimdi mecliste bekleyen güvenlik paketi. Kobani diye eylem patlatan, eylemleri kitleselleştirme ve çığırından da çıkarma teşebbüsünde bulunan Kürt muktedirlerinin sesi soluğu çıkmıyor. Çözüm sürecinizi yerim sizin.

Hülasa, AKP içinde konuşlanmış muktedirlerle, Kürt muktedirlerinin burjuva demokrasisi için ya da ülkenin geleceği için bir kaygılarının olmadığını, nasılsa rahatça biçimlendirilebilen bir Ortadoğu şeyhline dönüşmüş coğrafyada “yürütmeci” olanın kendileri olması gerektiği kaygısına düştüklerini söylüyorum.

Konumuz Demirtaş penceresinden tüm bunlara yeniden bakalım. Birlikte ve demokratik bir ülkede yaşama gayreti olsaydı Kürt muktedirleri (böyle bir varsayım tümden abesle iştigal de diyelim ki öyle olsalardı) nasıl bir tavır alırdı acaba saydığım ve dahası olan bu tür mihenk taşı olaylarda? Elbette tüm anti demokratik hareketler de, siyasi iktidarın her totaliterleşme  girişiminde yüksek sesle tavır alarak... Demirtaş cumhurbaşkanlığı seçimlerini ardına alarak sol ve tepkisel bir tavır göstermeyi seçti. Seçimi kazanamayacak bir adayın, Kürt bölgesi dışında buna yakın bir tavır alması pek de Kürt muktedirlerini rahatsız etmedi. Genç, solcu ve Zaza bir adam, geçici bir dönem, oyunun da bir parçasıyken rahat bırakılabilirdi. Kaldı ki Demirtaş boşuna, rastgele yapılmış bir seçim de değildi. Onun demokratik tepkiyi, sol nüveleri olan çıkışı yapabilecek bir birikimi ve hevesi de vardı. Kullanmasına izin verildi. Demirtaş çemberi zorladı, daha büyük bir potansiyeli haiz olduğunu ortaya koydu. Seçimler bittiğine göre, rolünü tamamlamış bir aktör gibi evine dönmesi icap ederdi. O, koşullar izin verdiği ölçüde sahnede kalmayı seçiyor. Bunun rahatsızlık verdiği muhakkak. Seçim bitti ve şimdi her şey oynanan genel oyunun parçası gayri. Demirtaş daha sıklıkla kontrol edilip, sol düşüncenin AKP ile yürütülen cicim pazarlığı aşındırmasına izin verilmemeli. Demokratik özerklik başlığı altında Kürt muktedirleri, olası bir çözüm süreci nihayetinde ve sürecinde ayrıcalıklı ve özel konumlarını muhafaza edebilmeli.

Zaman zaman sol geçmişi ve birikimi de olan gruplar ya da kimseler sert, kızgın çıkışlar yapsa da, genelleşmesine, kitleselleşmesine izin verilmiyor. Eş başkanlıklar, KCK oluşumu vb sade halkın gerçekten isim olarak öne çıkacağı yöntemler de birer subap vazifesi görüyor. Demirtaş bunlara yaslanarak ayakta kalmaya devam edebilir. Yine de işi zor. Demirtaş kanımca genç ve solcu bir siyasetçi olarak bu süreç ve sonrası için kendine karşı tuzaklar içeren, Kürt muktedirlerince hedef tahtası haline gelebileceği bir pozisyondan itinayla kaçınmaya çalışıyor. Öte yandan da Kürt coğrafyası dışında, tepkili geniş halk yığınlarını da sol kimliğiyle göğüsleme peşinde.
Sonuçta çetrefil bir durum, yolu zor. Zaman içinde bıkabilir, pes de edebilir ama ben sol kimliğiyle Kürt faşizmine de karşı durabilecek Demirtaş’a çok fazla ihtiyaç duyulduğu bir ortamdayız diyorum. Azıcık destek olsun, etnisiteye dayalı çıkışlar sırasında bu yazı kısacık soluklanma sağlasın istedim.


Oyum hala onunla...

Hiç yorum yok: