TERK ETMEK
Bütün yaşamım boyunca her gözlemlediğim ve
deneyimlediğim örnek aynı apartmanın, aynı dairesinin kapısını çalıyor. Giden
yerini bulmuştur da gitmiştir. Değilse de en azından müstakbel ya da düşsel bir
sevgili adayı mutlaka vardır terk edilişlerde. Kendine bile bunu söyleyebilme
cesareti olmayanın, tutup da... YAKINDA BİTERSE...
ŞİİRDEN ANLAMAYAN KADIN KUŞAĞI
Günümüz genç
kadın kuşağı okumaya ve özellikle de şiire karşı bir reaksiyon duyuyor. Atatürk’ün
yıllarca yazıştığı, sevdiği kadına yazdığı mektuplardaki dili aklıma geldikçe
bu savrulma kendimi “dinazor” olarak duyumsamama yol açıyor. Bu kuşağa bir
dönem dünya edebiyatının ve özellikle romanının temel kurgusunda mektupların ve
mektuplardaki dilin ve içine döşeli, evet depresif yanları da var ama, şiirin
ne denli önem arz ettiğini anlatma gayesinde değilim. Bu gereksiz de bir çaba
olurdu. Görselliğin hakim olduğu bir dünyaya düşler ve duygulardan bahsetmek
yersiz de. Ama bu kadar büyük bir savrulma da canımı acıtıyor. Şiir diye bir
gerçek var. Tüm sevdaların ortak dili o. Yurt sevgisinden tanrı sevgisine
kadar. Ve kadına ve erkeğe duyulan aşka hep önsöz olmak gibi ulvi bir de
işlevi. Bunu göremeyen kadın gözü, bunu göremeyen kadın yüreği için üzülüyorum. (Muhtemel onlar da benim için...)
Çok
sevdiğiniz bir kadın için şiir yazmak, hadi yazamasanız da gözlerinin içine
bakarak bildiğiniz bir iki dizeyi fısıldamak ne kadar korkunç olabilir ki? Bu genç
kadınlara klişe, dozajı artırılmış derecede romantik, hatta komik gelen usul
bir önceki kuşakla yok mu oldu? Bitip gitti mi? Ben şiirden anlamıyorum, diyen
genç kadınların içinden hala “farklı” olanların çıkacabileceğini düşünemeyecek
miyiz? YAKINDA BİTERSE...
ROMAN ELEŞTİRİLERİ
Roman
okurunun işi, içinde bulunduğumuz dönemde daha da zor hale geldi. Okur yalnızca
ticari kaygıları da içermek üzere pek fazla saikle yazılmış romanla karşı
karşıya geliyor. Yayınlanıvermiş roman sürüsü içinden hangisini seçeceği konusunda
da herkesin kafası karışık. Böyle olunca / bu nedenle sanırım çağımız okuru da epeyce kolaycı. Araştırma
ve öğrenme olanaklarının arttığı bir teknoloji devrimi yaşanırken, okunabilecek
kitap seçiminde eskisinden çok daha az çaba harcanıyor. Kitap seçimi için de
tıpkı otel seçerken kullanılan yol ya da yöntemlere başvuruluyor. Kısa ve zihin
açıcı bir tümceyle meramımı ifade edeyim. Akademik ya da edebi roman eleştirisi
yerine kitap tanıtımları rehber seçilmiş durumda. O kadar öyle ki; roman
okumayı sevdiğim ve bilimsel eleştirileri önemsediğim halde, kitaplara dair
internet üzerinden ve kitap ekleri vasıtasıyla yapılan tanıtımlardan ben bile
çok fazla yararlandığımı gördüm. Dolayısıyla, son dönemde okumak için edindiğim
yeni romanların önemli bir bölümü ilk bir kaç sayfadan sonra kütüphaneme
yollanıyor. Bir daha da kapaklarını kaldırmıyorum. Bu nedenle roman eleştirisi üzerine başlangıç niteliğinde bir iki
tümce yazacağım. Bu yazının ayrıntılı hali için de çalışıyorum.
Okuyucu
öncelikle kitap tanıtımıyla, eleştirinin ayrı şeyler olduğunu bilmeli. Kitap
ekleri, edebiyat dergilerine de yansıyan kolaycılığı bir yana koymak gerekiyor.
Zira, tanıtmak, anlatmak ve bundan para kazanmak hedefi olan çok sayıda internet
sitesinde ve kitap eki ve edebiyat dergisinde... YAKINDA BİTERSE...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder