20 Ekim 2014 Pazartesi

Şiirle İntihar Edilir mi


Bir gün intiharla tanıştım. O vakitler çocukluktan yeni çıkıyordum ve bir şiir düşmüştü önüme. Şairi hiçliğe gitmeyi tercih etmiş bir adamdı. Mayakovski...
“pelteleşmiş beyninizde
kirden parlayan bir kanepede yan gelip yatan semiz bir uşak gibi
hayal kuran düşüncenizi,
kanlı bir yürek parçasıyla tedirgin edeceğim...”
Mayakovski  St. Petersburg’da dışı sade, içi karmakarışık bir evde, beyaz bir kağıda bu dizeleri yazarak başlamıştı. Beni Mayakovski ile neyin ya da kimin tanıştırdığını hatırlamıyorum ancak şiire tutkumun vebali onundur, iyi ki tanışmışız. Bir varsayımda bulunuyorum; yazmaya başladığı şiirin dizeleri çoğaldıkça Mayakovski’nin intihar yolu tıkanmıştır. Zamanın behrinde ben de o yolu ve yolu tıkayan şiiri merak edip biraz ardından gitmiştim. Herkes bu hikayeyi anlatmaz ya da benim kadar ters yüz etmez ama ben yapacağım.

Duymuştur ki Mayakovski; Tolstoy ile Gorki’nin ispinoz kuşları üzerine sohbeti terennüm edilmekte, Gorki kağıda dökülenle, felsefi ve edebi olan her şeyle ilgilenmektedir, tevatür bu ya, yazdıklarını alıp Gorki’nin yazlığına (daça) gider. Gorki, Mayakovski’nin dizelerine bakar ama dizelerle hiç bağdaşık olmayan bir yorum yapar. Evli bir kadına yazılmış bu şiir demiştir ve cesareti varsa şiiri kadının yüzüne okumasını ister, bitirince. Ergen aklımla o vakitler dedim ki; Mayakovski’nin ilk intihar girişimidir; şiiri bitirmek. Gorki’nin şiirden çok şairin iki yana sallanarak ve gözlerini kaçırmasına istinaden vardığı sonuç doğrudur. Mayakovski bir şairden ziyade umutsuz bir aşıktır.

Şiir olmasa, çok daha evvelden Mayakovski dünyaya bir yaşama amacı kalmadığından veda edecektir ama yazarak yaşamaya devam eder. Gerçek dünya ne kadar çekilmez olursa olsun, dizelerindeki yaşam onurlu, vazgeçilmez ve sürdürülebilirdir. Sonunda, bir akşam Lili Brik’i ziyaret eder. Gorki’nin kışkırtmasıyla ilk intihar girişimi Jukovski sokağındaki o evde yapılır. Mayakovski şiiri okunurken, bir köşeye çekilmiş Lili’nin içine işleyen kadınlığını izlemekte ve yarattığı dünyadan, asıl dünyaya gidip gelmektedir. 

Şiir çok geç bir yaşta da olsa Lili’nin de yaşama yine kendi elleriyle veda edişinin başlangıcıdır. Mayakovski’nin dizeleri dünyayı terk edişi yalnızca geciktirmiş, dizeler onu yıllarca bir zırhla korumuştur. Dedim ya ben çok beğenmiştim şiiri. Destansı, depresif olmayan bir şiirdir aslında ama her iki intiharın hem başlangıcı hem de geciktiricisi odur. Niye yazdım bunu ya da niye kendimce Mayakovski üzerinden, yazmanın bana verdiği her şeyi deforme etme yetkisini kullandım? Anlatayım.

Görüntülü intihar notunu gördünüz mü? Pek bir popüler son günlerde. Popüler olandan nefret ederima ama üzerine yazmam gerekiyordu zira bu iradeyi göstermenin, hak ve bazen de zorunluluk olduğunu iddia eden bir kitabım yayınlandı. Görüntülerdeki yalınlığı, soğukkanlılığı, kurguyu kitabıma yansıtabildiğimi söylemiyorum. Kolay değil ve kimse de yapamazdı zaten. Yalnızca hayat, o yaptırabiliyor, o kendi senaryosunu akıl almaz bir biçimde ortaya koyabiliyor. Evet, yaşamın kendine özgü ve insan hayalinin yetemeyeceği kadar karmaşık, çözümlenemez bir senaryosu var. Dahası senaryoyu yine hiçbir dehanın filme aktaramayacağı kadar görsel şölene dönüştürebiliyor. Görüntülerdeki sahneyi kurgulayabilecek hayal gücü olan, olsa da cesareti olabilen bir yönetmen kesinlikle yoktur.  İntihara övgü düzdüğüm de sanılmasın, ben yaşamaktan yana olanlardanım ve bunun için de argümanlarım var. Yetişkin bir erkek inceden tasarlanmış, tüm ayrıntılarıyla hazırlıklı bir ölüme gidiş hikayesi bıraktığı için onu yerecek ya da övecek de değilim. Buna ne gücüm var ne de hakkım. Eğer, orta ya da orta-üst gelir düzeyinde, günümüz alışkanlıkları, eğilimleri, zevklerine teşne bir yapınız varsa, görüntüleri izlemeyin. Kafanızı soluklanmak maksadıyla bile gömdüğünüz dünyadan yukarı çıkarmayın. Görüntüler çok tehlikeli. Bu konuda uyarmak isterim sizi.

İntihara ve sonrasına dair çok şey yazılıp, tartışılıyor. İşi etnosentrizm ekseninden koparamayan birlileri çok da tuhaf buluyor olan biteni. Normal bulmaları da. Onların farklı düşünebileceklerini düşünmek bile abes. Benim derdim öteki tarafla. Veda görüntülerini tahlil eden bir yazı okudum da tüm bunlar aklıma geldi. Diyordu ki yazıda özetle; başka özellikleriniz de baki kalmak üzre; depresif bir şiir yazma alışkanlığınız varsa, o intihar eden kişiyle özdeşsiniz. Başkaca diyeceğim; eğer depresif şiirler yazıyorsanız intihar etmeniz normal. Depresif şiirle intihar arasında organik bir bağ varmış hissi uyandırıyordu ve hatta histen ve imadan da öteye taşıyordu bu vurguyu. Doğru mu diye her şeyin üzerinden yeniden geçtim. Manik depresif şiirleri olan biriyim, çok ilgilendiriyor beni. Bir yargıya varmalıydım.

“İntiharcının” depresif şiir yazdığına ilişkin bir bilgi ben bulamadım. Hatta şiir yazıyor muydu o bile belirsiz. Yeni tıraş olmuş, bakımlı bir adam, uzun süredir üzerinde çalıştığı bir projeyi uygulamaya sokmuşa benziyordu görüntülerde. Yine de kullandığı ifadelerde benim göremediğim bir yan, şiirsel bir durum var mı diye iyice inceledim. İntiharcı bir mühendisti. “Bu sabah yaşam defterimi kapatıyorum, bana ayrılan sürenin sonuna geldik,” demişti.  Bu şair dili değildi. Bu daha çok teknokrat jargonuydu. Ve devamla; söyledikleri zaten şiirsellik içermediğini de açık ediyordu; “bu konuyu dolaylı ya da doğrudan birçok arkadaşımla konuştum, okudum, araştırdım, hatta doktora gittim.” Bilimci bir yanı yok mu söylediklerinin? Okuyup, araştırıp, doktora giderek sonuca varmak çok bilimci geldi bana. Hem şair bir yanı olsa, dizelerle hazırlanırdı, dizeler haızrlardı gidişine. Oysa yazdıklarını, şiire döktüklerini de okumuyor, tamamen doğaçlama konuşuyordu.

Sözlerine devam ediyorum. “Mutsuzum ve intihar yeni bir şey değil, devam etmek için bir istek duymuyorum,” bunlar intiharcının seçtiği sözcükler ve kanımca bırakın depresif yanını, asla şiirsel bir tarafı yok. O kadar bilimci, o kadar septik bir yanı da var ki; uyuşturucu ve alkol etkisinde yapılmadığını yaşamından sonrasına not bırakırken daha de net vurguluyor.

Şairler intihar etmez mi? Eder. Depresif şiirler yazanlar daha mı meyillidir, bilemem ama bu intihar üzerinden yapılan tartışmada mesnet olarak depresif şiirler kullanılıp, intiharın da bir tür zayıflık olarak vurgulanarak işlenmesi hoşuma gitmedi. Yazmak istedim.

Mayakovski ile Lili şiir yüzünden intihar etmemişlerdi. İntihar etmelerini belki de şiir geciktirmiştir, diyorum. Örneğim de o...


Not: Bu olayla ilgili ne yazılırsa yazılsın, eksik, hatalı, yanlış olmak durumundadır. Bu yazıyı da o gözle okumanızı dilerim.

Hiç yorum yok: