Eğer irkiltici soruları soramıyorsanız sade bir insan olarak ölmeye hazır
olun. Eğer irkiltici sorulara yanıt veremiyorsanız yeriniz cehennemin en
dibinde hazır demektir. Örneklemenin verdiği tahribatı, özünden biraz
koparmasını ve nezakete büründürmesini göze alarak açıklarsak şu sorudan
başlayabiliriz; yaşadığınız topraklardan nefret ediyor musunuz? İçine, sizi
“normalleştirerek” kendi endişelerini defetmeye çalışan ailenizi de katarak
soruyu algılamaya çalışın. Kestirme; ailenizden ve memleketinizden nefret eder
misiniz? Bu denli çaba harcamamıza rağmen yine de irkilten bir soru olarak
ortaya çıkıyor. Nesi irkiltici bunun diyenleri arka kompartımana alalım.
Onlarla bir işimiz yok. Onlar kulübümüzün doğrudan üyesidir. Kesinlikle, nefret
ediyorum diye duraksamasız yanıt verenleri de trenin lokomotifine buyur edelim.
Biz geriye kalanlar okuyucu, izleyici, edilgen olanlarız. Bizi mutluluk
bekliyor, haz bizim işimiz, kahkahalara boğabiliriz dünyayı. Ama biz de
Bernhard okumayı seviyoruz.
Thomas Bernhard biraz önceki trenin makinistidir. Kitabını elimize
alacağız, rastgele bir sayfasını açıp okumaya başlayacağız ki, bazı yazarların
yapıtlarını okumaya başladığımız sayfanın önemi yoktur, bizi nefreti ile
karşılayacaktır. Sözcüklerini ürettiği, beslendiği her iki temel kaynak da,
ailesi ve ülkesini söylüyoruz, Bernhard’dın nefretinden biteviye
nasiplenmiştir.
Bernhard 1989 yılında ölmeseydi, yaşasaydı, onu çağırıp irkiltici
sorularımızı makinistimize sorabilirdik. Sorsaydık ne derdi, yanıtını da
biliyoruz. Eyvallah... Şimdi biraz onu konuşalım istedik. Nasıl mı?
· Çok olmayalım
· Kitaplarını bitirmiş olalım
· Seçtiğimiz kitabın yöneticisi işinin piri
olsun
· Yazım tekniği ve karakterleri çözümleyecek
yeterliliğimiz olsun
· Kitabın altı çizili yerleri olsun
· Kimse kendi arasında konuşmasın
Yazın: kitapsevenlerle@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder