4 Nisan 2014 Cuma

BERNHARDIAN


Eğer irkiltici soruları soramıyorsanız sade bir insan olarak ölmeye hazır olun. Eğer irkiltici sorulara yanıt veremiyorsanız yeriniz cehennemin en dibinde hazır demektir. Örneklemenin verdiği tahribatı, özünden biraz koparmasını ve nezakete büründürmesini göze alarak açıklarsak şu sorudan başlayabiliriz; yaşadığınız topraklardan nefret ediyor musunuz? İçine, sizi “normalleştirerek” kendi endişelerini defetmeye çalışan ailenizi de katarak soruyu algılamaya çalışın. Kestirme; ailenizden ve memleketinizden nefret eder misiniz? Bu denli çaba harcamamıza rağmen yine de irkilten bir soru olarak ortaya çıkıyor. Nesi irkiltici bunun diyenleri arka kompartımana alalım. Onlarla bir işimiz yok. Onlar kulübümüzün doğrudan üyesidir. Kesinlikle, nefret ediyorum diye duraksamasız yanıt verenleri de trenin lokomotifine buyur edelim. Biz geriye kalanlar okuyucu, izleyici, edilgen olanlarız. Bizi mutluluk bekliyor, haz bizim işimiz, kahkahalara boğabiliriz dünyayı. Ama biz de Bernhard okumayı seviyoruz.
Thomas Bernhard biraz önceki trenin makinistidir. Kitabını elimize alacağız, rastgele bir sayfasını açıp okumaya başlayacağız ki, bazı yazarların yapıtlarını okumaya başladığımız sayfanın önemi yoktur, bizi nefreti ile karşılayacaktır. Sözcüklerini ürettiği, beslendiği her iki temel kaynak da, ailesi ve ülkesini söylüyoruz, Bernhard’dın nefretinden biteviye nasiplenmiştir.
Bernhard 1989 yılında ölmeseydi, yaşasaydı, onu çağırıp irkiltici sorularımızı makinistimize sorabilirdik. Sorsaydık ne derdi, yanıtını da biliyoruz. Eyvallah... Şimdi biraz onu konuşalım istedik. Nasıl mı?
·      Çok olmayalım
·      Kitaplarını bitirmiş olalım
·      Seçtiğimiz kitabın yöneticisi işinin piri olsun
·      Yazım tekniği ve karakterleri çözümleyecek yeterliliğimiz olsun
·      Kitabın altı çizili yerleri olsun
·      Kimse kendi arasında konuşmasın

Yazın: kitapsevenlerle@gmail.com

Hiç yorum yok: