26 Nisan 2014 Cumartesi

Seksist Alelusul Bir Yazı

Size de oluyor mu bilmiyorum ama ben hep başkalarının haklı olmasından yoruldum. Hiç haksız olmadığımı söylemiyorum, çoktur da haksız olduğum vakitler belki ama nedense hemen hemen hiç haklı çıktığım vaki olmadı. Bu satırları okuyunca anlaşılmıştır ki, erkek ve kadın arasındaki ilişkiden dem vuruyorum ve ne yazık ki ben haksız olmaya mahkum cinsiyettenim. Kendine gerçeküstü, tasarlanmış ve idealize edilmiş (evet üçü birden) yaşam inşa eden cinsi latif tutup o dünyanın üstüne yağmur yağmasından erkeği mesul tutar. Kadın için kuralları olan ama riski olmayan bir yaşam gereklidir lakin içinde macera olursa da fena olmaz. Tüm bunları aynı kapta buluşturup ortaya çıkacak yemeği yiyecek ve sesi çıkmayacak bir erkek bulunur mu, bulunur ama o erkekten tatmin olunmaz. Kadını mutlu edecek erkek bu karışımın bir yemek olmadığını, buna aşk dendiğini söyler ve inanılır ama kadın için inanılacak değil o tuhaf karışımı yiyecek erkeğe gereksinim vardır. Gerçeküstü ve tadında tasarlanmış, hatta iyi de idealize edilmiş bir yaşam kadını kesmez ve bundan bir cürüm üretir, suçlusu da pek tabi erkektir. Kadın düşlerinde idealize ettiği yaşam yerine aslında gerçekçi bir evlilik müessesi istemektedir ve ama o müessesenin de bir halt olmadığını bilmektedir. O halde doğru bir yaşam gerçekleşmez ve suçun büyüğüde erkekte olur. Demek ki temel kurgudan gelen bu "kadın haklı" bazlı iletişim biçimi beni hep haksız çıkaran genellemeye ricat ediyor. Bu temel kurguyu, yani kadındaki idealize edilmiş yaşamdaki riski almadan imtina eden ama hep onu isteyen genetiği değiştirmeden sorun çözülmeyecek ve ben (erkekler) hep haksız olmaya devam edeceğim. Sorun çözülmeyecek yani. Bu halde kadına oyuncak olarak bir erkek bahşedip, kalan yaşamını hep haklı olarak geçirtecek inanç dilemek gerekiyor. Hepsi bu. Yeter mi? Yetmeyecek elbette. Bu konuda da haksız olduğumu kabul ederek yazıyorum.
Noname - Çev. Kitapsevenlerle

Hiç yorum yok: